30 Nisan 2013 Salı

Ne Yapmalı Ne Etmeli Nereye Gitmeli

Tahminimce İstanbul'da yaşayanlar bu soruları çocuk olduktan sonra sık sık kendilerine sormaya başlıyorlar. Bu karmaşada, kalabalıkta, gürültüde, pis havada çocuk yetiştirilir mi? Yazın apartman görevlimizin kardeşi onları ziyarete gelmişti, Kavin'den 1 ay sonra doğan bebeği ile- Çocuğun yanakları al al, tombik tombik, köyden gelen çocuk nasıl da sağlıklı maşallah! Sonra başladık eşimle kara kara düşünmeye, biz bu İstanbul'dan gidelim, gidelim de nereye???
O kadar çok fikir değiştirdik ki, aslında hayalimizde bir sahil kasabası var, hatta bir ara Ayvalık'taki yazlığımızda bir kış geçirip, bir deneyelim bu işi dedik. Hem Erni'de çok mutlu olur, özgür olur, koşar, oynar denize girer ki yüzmeye bayılır. Ama sonra bütün kış Kavin bizden başkasını görmeyecek, e bir de tabii ya ateşlenirse, ne yaparız kış günü kimseler de olmaz falan diye uzaklaştık o fikirden.
Sonra dedik ki biz Ankara'ya gidelim, herkesi tanıyoruz, annenanne, dede oradalar. Hayat daha kolay İstanbul'dakinden falan filan, ama sonra ı-ıh yok dedik, şimdi burda bir düzenimiz var.
Benim çalıştığım üniversite Sarıyer-Rumeli Feneri tarafında, tertemiz bir havası var, hem işimle evim yakın olur acaba oraya mı taşınsak dedik, gittik evleri gezdik ama sonra baktik ki ı-ıh orada da yapamayız. Biz şehir insanlarıyız, ben hergün genellikle metroyu kullanıyorum, işten çıkıp metroya gidiyorum sonra Gayrettepe'ye gelince ohhh diyorum dünya varmış eve geldim.
Evimizin hemen yanı park, evden parkı görüyoruz, birçok yere yürüyerek gidebilme imkanımız var.
Zaten biz genellikle arabayla trafik çilesi bir de otopark çilesi çekmek yerine toplu ulaşımı tercih eden bir aileyiz, en sık gittiğimiz yerler metroyla 1 durak bilemedin 2. 
Hamilelik sonrası o aşırı hassasiyet şimdi daha normal düzeylere geldi, çocuk oldu diye inzivaya çekilelim temiz hava olsun dağlarda bayırlarda yaşayalım psikolojisi düzeldi. Ama eminim bunu birçoğumuz yaşıyoruz İstanbul'da...
Aslında bu önemli kararı uygulamış birilerinin deneyimlerini de duymak istemiyor değilim...

28 Nisan 2013 Pazar

Bol Gezmeli, Kedilerle Tanışmalı bir Haftasonu



Dayı, Anneanne, Kavin
Haftasonumuz bol gezmeli geçti. Ne de olsa hava muhteşemdi! Cumartesi Kanyon gezmesi yaptık. Kavin, anneanne ve ben, Gayrettepe'den Kanyon'a metroyla gittik. Kavin'le birlikte metroyla daha doğrusu toplu ulaşımla biryerlere gittiğimde kendimi inanılmaz başarılı hissediyorum :-)))
İstanbul'un yollarında bebek arabası ile ilerleyebiliyorsanız zaten üstün başarı ödülü verilmesi gerekiyor diye düşünüyorum.
Kanyon güzeldi, gezdik epeyce vakit geçirdik,, yemekler yendi, kahveler içildi...Artık Kavin'le biryerlere gitmek hele de yemeğe gitmek daha da keyifli çünkü artık etkileşimimiz var. Masada bizimle oturup yemek yemesi çok eğlenceli oluyor!
Pazar günü öncelikle Marmara Forum'daydık. Öncelikle belirtmem gerek, gerçekten çok ferah, kocaman ama insanın üstüne üstüne gelmeyen bir alışveriş merkezi. İçinde koskocaman bir e-bebek mağazası var. Kavin Hanım için birkaç şey almamız gerektiğinden önce oraya uğradık sonrasında Angry Birds'e baktık biraz...Sonra Bauhaus'tan da balkonumuzun çiçeklerini aldık ve çıktık yola.
Bu sefer geldik Akatlar Sanatçılar Parkı'na, nasıl keyifli, nasıl huzurlu bir yer, havuzun sesi, bol bol çimen, yeşillik, çocuk parkı, tatlı köpek ve kediler.

Çok fazla karın doyurmaya gidilebilecek bir yer diyemem, kapasitesi biraz düşük, örneğin dün gelen müşteri yoğunluğundan dolayı mutfaklarında malzeme kalmamıştı.
Kavin dün burada kedilerle tanıştı. Ben Kavin'in kedilere de sevgiyle yaklaşacağından emindim ama kediler ne tepki verir diye merak ediyordum.
Kedi bizden yemek beklediğinden o sırada da Kavin birşeyler yiyor olduğundan gayet uysaldı ve Kavin'e kendini sevdirdi. Kavin Erni'den sonra minicik, hatta kendisinden bile küçük bir dört ayaklı görünce çok şaşırdı ve gülmeye başladı, kedi yanına gelince de onu bir güzel sevdi ve ona yemek verdi :-)))
Kedileri olan bir arkadaşım, Kavin'le birlikte bizi evine oturmaya çok çağırmak istediğini ama kedilerden çekindiğini söylüyordu. Artık gidebileceğiz heyooo:-)))



Ama gelgelelim, Kavin Erni'nin göğsünün rahatlığına ve konforuna bayılıyor. Erni her zaman bu durumdan hoşnut olmasa da -özellikle de uyurken- çoğunlukla o da Kavin'in ilgisinden çok mutlu...Durum bazen Kavin tarafından aşırı ilgiye dönüşüğünde, Kavin'i Erni'nin yanından kapıp ilgiyi üzerime çekmeye çalışıyorum :-)))



Seperation Anxiety yani Ayrılık Endişesi Durumları

Evet bugün konumuz bu çünkü, Kavin iki gündür evde ortalığı yıktı. Anneannesi ve babası yanında olmasına rağmen ben işten eve dönene kadar kök söktürmüş. Akşam ben eve gittiğimde bildiğin süt dökmüş kedi. Beni özlediğini görmek ama yanında olamamak  çalışan bir anne olarak beni üzüyor tabii ki. Ama bunun da geçici bir süreç olduğunu ve zamanla Kavin'in benim belli saatlerde evde olmamama alışacağını biliyorum ve mesele haline getirmiyorum. Burada benim dikkat ettiğim başka bir detay var, ben işe gidiyorum tamam ama evde Kavin'le olanlar ne yapmalı. Yani anneden ayrılma endişesi yaşamakta olan çalışan bir annenin durmadan ağlayan, huysuzluk yapan çocuğunu nasıl sakinleştirebilir onu başka şeylere nasıl yoğunlaştırabiliriz.
Bu sabah bu konular üzerinde internet sörfü yaparken aşağıdaki yazıyı buldum. Yapılması gerekenleri madde madde yazan yazıları çok severim, yol tarifi gibi. İşte bu yazı 12 madde ile ne yapılması gerektiğini özetlemiş:

http://www.justthefactsbaby.com/baby/article/does-your-baby-have-separation-anxiety-36/3

Sabah Kavin uyandıktan sonra evden çıkmamla, o uyurken evden çıkmam arasında hiçbir fark olmadığını hemen belirteyim. Kavin'in tepkileri aynı, hatta anneme göre Kavin uyandıktan sonra benimle biraz vakit geçirdiği gün evden çıktığımda daha zor bir sabah geçirmişler.
Öncelikle bebeğin bu fikre alışması gerekiyor. Yani çalışan annelerin henüz doğum iznindeyken, kısa kısa dışarı çıkmaları gerekiyor. Bunun iki iyi tarafı var, hem bebeği bu duruma alıştırmak, hem de kendinizi bu duruma alıştırırken kendinize vakit ayırmanız.
Gerçi bunu yazıyorum ama ben bu kısa dışarı kaçmalarda manikür pedikür yaptırmak, kuaföre falan gitmek yerine yine Kavin'e ne alabilirim diye çocuk mağazaları geziyordum :-)))
Evde bebekle kalan kişinin onu meşgul etmesi, ilgisini çekecek birşeyler bulması ve buna biraz mesai harcaması gerekiyor. Örneğin renkli objeler, ses çıkaran birşeyler gibi. Mesela eline bir kaşık verip, tencere tabak gibi birşeylere vurmasını sağlayabilirsiniz, ya da önüne bol renkli bir dergi koyup onu yırtmasını sağlamak da bir yöntem hatta bunu birlikte yapmak çok daha güzel çünkü bebekler birlikte eğlenmekten çok keyif alıyorlar. Müzik duymak ya da kendisine şarkı söylenmesi de bebekleri çok mutlu ediyor.
Bizim şanslı olduğumuz bir durum var o da evde Erni'nin olması çünkü Erni'de Kavin'in bu endişesini yatıştırıyor. Kavin Erni'ye sarıldığı anda gülmeye başlıyor ve mutlu oluyor.


24 Nisan 2013 Çarşamba

Ve Kavin 1 Yaşında!

İşte koca bir sene ışık hızında geçti ve doğumgünümüzü de kutladık. Anne olmayı en iyi anladığım günlerden biriydi. Şu anda bile 1 sene önceki telaşımızı hatırlayıp ya da en ufak bir doğumgünü kutlama mesajında gözlerim doluyor. Biz ailecek kalabalıktan ve gösterişten hoşlanmayız, aile arasında kutlamalar en tercih ettiğimiz kutlama yöntemidir. Kavin'in doğumgününde de aynısını yaptık. Çok eski bir arkadaşım dışında dışarıdan kimse gelmedi. 
Çok güzel bir gün oldu, menümüz öğlen gibi hazır oldu, Gayrettepe Çevre Pastanesi'ne pastamızı akşam üzeri getirmelerini rica ettik. Önce anneanne, Kavin ve ben mis gibi bir deniz havası çekmek ve güzel günün tadını çıkarmak için Bebek sahilinde bir yürüyüş yaptık, sonrasında çayımızı, kahvemizi içtik, akşam üzeri Kavin Hanım'a banyo yaptırdık, anneannesinin aldığı güzel mi güzel simli doğumgünü elbisesini giydirdik. Saçlarını da topladık ve başladı Kavin Erni'yle oynamaya. 
Doğumgünü pastasını gördüğünde nasıl bir tepki vereceğini çok merak ediyordum, çünkü ne de olsa üstünde Kavin'in en sevdiği çizgi filmin yani Pocoyo'nun figürleri vardı. Biz pastayı getirince Kavin önce şaşkınlıkla baktı bu 3 boyutlu Pocoyo'ya, sonra da gülmeye başladı. Hemen eline almak Pocoyo, Pato ve Elly'yi :-)))
İşte Pocoyo pastamız;
Bu pastadaki Pocoyo orijinalinden daha esmer :-))) Ama biz figürlerin ne kadar özen gösterilerek yapıldığını görünce çok mutlu olduk, pastanın lezzeti de şahaneydi. Buradan da Çevre Pastanesi'ne çok teşekkür ediyorum.

Kavin kutlama sonrasında da epeyce Erni ile oynadıktan ve Erni'de doğumgünü menüsünden nasibini aldıktan sonra yorgunlukla erkenden yattık. Kavin'in hediye açarken içinden çıkan oyuncağa çığlık atarak sevindiğini ve güzel elbisesiyle şirin şirin dolaştığını görmek çok keyifliydi. Bizim bugünle ilgili bir isteğimiz vardı, o da Kavin'in doğumgünü (onun günü) olduğunu anlamasını sağlamaktı ve bunu başardığımızı görmek hepimizi çok mutlu etti. Bu güzel gün için Allah'a şükrediyor ve isteyen herkese bu güzelliklerini yaşatmasını diliyorum!

23 Nisan 2013 Salı

Bugün 23 Nisan Neşe Doluyor İnsan!

Hem böyle anlamlı bir gün hem dışarıda yaz havası, hem anneanne yolda Ankara'dan geliyor, hem de bizim için en önemlisi yarın Kavin'imiz 1 yaşına giriyor. İçimiz kıpır kıpır!
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun, çocuklarımızın bayramı kutlu olsun!


22 Nisan 2013 Pazartesi

Bir Pazartesi Sabahı Ofisten Merhabalar!!!

Dışarılarda epeyce vakit geçirdiğimiz bir haftasonundan sonra Pazartesi işbaşı yaptım ama bu benim için kısa bir iş haftası olacak. Malum yarın 23 Nisan, bu yaşımda bile beni heyecanlandıran özel bir gün, Çarşamba günü de kızımızın 1. doğumgünü ve izinliyim. Ankara'dan anneannemiz geliyor yarın, simli elbisemizle birlikte :-))) Bakalım nasıl birşey...
Bununla ilgili daha sonra bir yazı yazacağım ama Origami yapıyorum ve bu işten inanılmaz keyif alıyorum. Origami'ye başlama amacım aslında ellerimi çalıştırmaktı. Bir yerde bunu okumuştum, ellerimizi çalıştırmak, iki elimizi de kullanacağımız işler yapmak hem el sağlığımız açısından çok iyi hem de bir meditasyon yöntemi. Örneğin örgü örmek aslında inanılmaz sağlıklı birşey. Fakat ben bu konuda son derece yeteneksiz (annemin muhteşem örgü becerisine rağmen) olduğumdan, origami yapmaya başladım. Geçenlerde Tchibo'dan da harika origami kağıtları aldım ve Kavin'in doğumgünü süslemelerini origami ile yapıyorum, balonlar da aldık ama bu renkli cıvıl cıvıl kağıtlarla yapılan balık, kuş, yıldız, kalp gibi süsler çok hoş duruyor, hem de insan bu süslemeleri kendisi yapınca ayrı bir keyif alıyor. Aynı süsleri Kavin'in odasında da kullanıyorum. Resimlerini de origami yazımda paylaşacağım.
Şimdi gelelim haftasonunun bir özetine; Cuma günü Trump Tower'da idik. Genel olarak AVM'lerden hoşlanmamama rağmen Trump'ın çocuk katı ve children-friendly bir yer olması, mesela çocuk arabasıyla geldiğinizi görünce size kapı açmaları, vb şeyler...
Cumartesi ve Pazar günleri Kavin'le birlikte uzun yürüyüş yaptığımız günler oldu. Cumartesi günü fotoğraf çekimimizden sonra pasta siparişimiz verildi ve Beşiktaş'a gittik ve cıvıl cıvıl çarşısını gezip, birkaç alışverişimizi yaptık. Tchibo'dan rengarenk ahşap oyuncaklar aldık!!! Akşam Piola'da şahane bir akşam yemeği yedikten sonra eve döndük ve Erni bizi çok özlemişti.
Pazar günü rotamız ise Yıldız Parkı ve Ortaköy'dü. Yıldız Parkı'nı çiçeklerle çok güzel süslemişler ve hala biraz bakım istiyor olmasına rağmen eski haline (eski bir Ortaköylü olarak) göre çok daha iyi durumda 
olmasına sevindik. 


Yıldız Parkı aslında Erni'nin ilk gezinti parkı, Ortaköy'de oturduğumuz yıllarda Erni'yi sabah akşam oraya götürürdük. Zamanla oraya da petshoplardan alınan hayvanları terketmeye başladılar, bir de sokak hayvanları da var. Parka sık sık gidilirse hayvanlar birbirine alışıyor ama biz uzun zamandır gitmediğimiz için Erni'yi götürmeye çekindik çünkü orayı kendisine yuva olarak benimsemiş olan köpekler gezmeye gelenlere sinirlenebiliyor ve epeyce havlamalı gezintiler oluyor ve Pazar günü kafa dinlemek için parka gelenleri normal olarak rahatsız ediyor bu durum. Biz de bu nedenle Erni'yi yanımızda götürmedik. Zaten park içindeki Malta Köşkü, Çadır Köşkü gibi tesislere köpeğinizle giremiyorsunuz. 
İstanbul sokaklarında çocuk arabasıyla yürüyebilmek her ne kadar zorlu bir deneyim olsa da keyifli yürüyüşlerdi. Bir daha ki sefere daha sıcak bir günde yanımıza Ernimizi de alıp piknik yapma fikri ile ayrıldık parktan ve tabii gülümseyerek :-)))
eskilerden: Erni (sağdaki) ve kız arkadaşı Max













20 Nisan 2013 Cumartesi

Doğumgünü Hazırlıkları

Kavin'in doğumgünü yaklaşıyor ve biz de özel birşeyler yapmak peşindeyiz. Ben şanslıyım çünkü eşimin işi bu fikir üretmek. Çevresi de kendisi gibi güzel fikirli arkadaşlarıyla dolu olduğundan bugün sevgili Engin sabahtan bize geldi ve harika bir fotoğraf çekimi yaptı. Sonrasında resimlere bakarken resmin bütününe bakmak ne şahane birşeymiş bir kez daha gördüm ve bir kez daha şükrettim.
Çok eğlenceli bir çekimdi, şişko halime aldırış etmedim sevdim bu fotoğrafları ama ikinci bölümde beni daha ince gösteren birşeyler giymedim değil :-)))
Çekim hepimiz için çok keyifliydi ama en keyif alan Erni oldu desem yalan olmaz. Kavin ona bol bol sarıldı. Engin kendi doğumgününde gelip fotoğraflarımızı çekti hem de çok şahane fotoğraflar çekti ona buradan da çok teşekkür ediyorum ve iyi ki doğdun diyorum!!!
Pasta siparişimiz de verildi, temamız Pocoyo, Kavin'in favorisi. Bugün süslemeler için alışverişe çıkıyoruz Bu doğumgünü çılgınlıklarını başka arkadaşlarımda gördüğümde amma da abartıyorlar diyordum ama ne keyifliymiş. Bu güzel heyecanları dileyen herkesin yaşaması dileğiyle gülümseyerek bitiriyorum yazıyı :-)))

18 Nisan 2013 Perşembe

Köpekli Evde Temizlik ve Hijyen

Çok Seviyoruz ama Temizliğimize Özen Göstererek

Kavin hareketlenmeye başladığı andan itibaren, evde ilk ilgisini çeken Erni oldu. Zaten konuşmaya başladığında ilk kelimesinin Erni olacağını düşünüyoruz.
Kavin'in Erni'yle ilgili ilk tepkileri çok komikti. Erni ne zaman yanına gelse, ya da bir yerden görünse Kavin kahkahalar atmaya başlıyor. Hatta bir ara, ah yazık bizim oğluş komplekse girecek diye kendi aramızda konuşuyorduk.
Erni Kavin'in bu kadar ilgisini çekince, tabi ki her çocuk gibi ilk yapmak istediği Erni'ye dokunmaktı.
Eşim de ben de bunu engellemek istemediğimiz gibi onları izlemekten keyif alıyoruz.
Ama bu durum hijyen açısından diğer çocuklu evlerden biraz daha farklı bazı zorunluluklar getiriyor. Bizim durumumuzda yani Erni "Golden Retriever" cinsi olduğu için, dikkat etmemiz gereken belli başlı noktalar sırasıyla:

  • Golden Retriever'larda "dander" diye tabir edilen, biz insanlarda saç kepeği olarak bilinen, köpeklerdeki deri döküntüsünün diğer cins köpeklere göre daha fazla olması sebebiyle Erni'nin tüylerinin yürüyüşe çıkarıldığında yeni evin dışındayken düzenli olarak taranması.
  • Bu deri döküntüsü sorununu önlemenin bir yolu olarak köpeğin ayda birden fazla yıkanmaması.
  • Mite'ların yerleşmesini ve dolayısıyla alerjik bünyelerin zarar görmesini önlemek amacıyla evde mümkünse halı bulundurmamak ya da halı olan odalara köpeğin girmesine izin vermemek.
  • Hepa filtreli ve hayvan tüylerini süpürmek için özel olarak üretilmiş elektrikli süpürge ya da süpürge başlıklarını kullanmak. 
  • Evin hergün süpürülmesi.
  • Köpeğin aşılarının eksiksiz ve düzenli olarak yapılması. 


Çocuk tarafında ise dikkat edilmesi gereken hususlar:

  • Köpeğinizi çocuğunuzun odasına almamak.
  • Çocuğunuz köpekle oynadıktan ya da ona dokunduktan sonra mutlaka ellerini yıkamak. 
  • Köpeğin ve çocuğunuzun oyuncaklarını birarada tutmamak ve köpeğin çocuğun oyuncaklarıyla, çocuğun da köpeğin oyuncaklarıyla oynamasını engellemek-tabi bunu yazarken kastettiğim özellikle 3 yaşın altındaki çocuklar.







Yukarıda saydığım bu noktalara kesinlikle dikkat edilmesi gerekiyor geriye ise onların birlikte oynamalarını izlemenin keyfine varmak kalıyor :-)))


17 Nisan 2013 Çarşamba

Çılgın Tarçın

Evet sizlere anneanne ve dedemizin cocker spaniel'ı Tarçın'dan hiç bahsetmedim sanırım. Kendisi tam bir çılgın olup aynı zamanda çok oyuncudur. Ne yalan söyliyim, Erni iri yarı bir Golden Retriever olduğundan daha ağırbaşlı olduğunu bildiğim için onunla ilgili hiçbir endişem yoktu ama Kavin'in Tarçın'la ilk karşılaşması konusunda bir heyecan yaşamadım değil.
Tarçın çok hopidik bir köpek, sevgisini hoplayarak zıplayarak ve bu sırada patileri ve kuyruğuyla size çarptığının farkına varmayarak hatta bazen tırnaklarını da hissettirerek gösteriyor. Her küçük köpekte olduğu gibi aynı zamanda çabuk sinirleniyor. Birşey yapıyor mu derseniz hayır ama yine de sinirlenince bir çekinme oluyor. E malum çocuklar da bu dönemlerinde kontrollü değiller, Kavin mesela Erni'nin kulaklarını çekiyor, tüylerine tutunup ayağa kalkıyor, aynılarını Tarçın'a yaparsa acaba sinirlenir mi diye korktuğum oldu.
Ama daha ilk karşılaşmalarında bu korkumun yersiz olduğunu gördüm. Köpeklerin çocukları algılayışı, onların masumiyetlerinin farkında oluşları ve onları koruma iç güdülerine tanık olmak o kadar muhteşem ki...
Tarçın Kavin'e çok sevgiyle yaklaştı ama onun asıl sevgilisi yani annem, Kavin'i kucağına alır almaz Tarçın'ın rol kapma çabası da görülmeye değer.Aynı zamanda babam Kavin'i kucağına alır almaz, koltuğa babamın yanına koşup, hayır onu sevme beni sev dercesine yuvarlanması kıskançlığını bir nebze gösteriyor.

Biz ilk köpeğimiz Pony'yi ben lisedeyken aldık. Pony çok güzel bir terrier idi. Tam 18 sene yaşadı. Kızım kadar olmasam da ben de lise çağında bir çocuktum ve evde sizden ilgi bekleyen, sizi görünce mutluluktan uçan, siz yemek yerken yemeğini yiyen, daima sevgisini gösteren ve sizin ilgilinize muhtaç bir canlıyla yaşamanın ne kadar güzel bir deneyim olduğunu ve insanın kişisel gelişimine ne kadar çok şey kattığını böylelikle gördüm. Onlar her zaman evde diğer çocuk gibi ilgi bekliyorlar ve karşılığında sevgilerini veriyorlar.
Pony'yi 3 sene önce kaybettik ve annemle babam hemen sahiplendirilmek istenen Tarçın'ı aldılar. Biz de  eşimle ilk önce dünya tatlısı adeta Garfield'ın ikizi bir sarman kedi olan Müco'yu sokakta bulup evimize aldık sonrasında da daha 1 aylık bir yavruyken Erni paşamızı aldık. Onların olmadığı bir ev düşünemiyorum ve çocuğumun da bu şekilde alışmasına çok seviniyorum.





15 Nisan 2013 Pazartesi

Pet Pansiyonları ve Erni'siz Seyahatler

Biz ne zaman seyahate gidecek olsak Erni'mizi pansiyona bırakmak durumunda kalıyoruz. Ama bu da öyle kolay bir iş değil. Her kafamıza estiğinde bir yere kaçamıyoruz, bazen pansiyonda yer olmayabiliyor. Erni iri kıyım ve de daha önemlisi Golden Retriever olduğundan herhangi bir arkadaşımıza bizim için dog sitting yapabilir misin diye de soramıyoruz çünkü adamı sokakta gezdirmek de her yiğitin harcı değil.
Genellikle bu pansiyonlar şehir dışında oluyor, tabii hayvanlara rahat bir ortam sağlamak, kafeslerde tutmamak için şehir dışında daha geniş alanlarda oluyor pansiyonlar. Şehir içine geldikçe ya köpeğinizin günü minicik bir odada geçirmesine razı olmanız gerekiyor, ya da bütçe biraz daha sarsılıyor.
Biz şanslıyız Pati Pet House Akatlar, bahçe içinde bir villa ve Erni'yi çok seven ve güzel ağırlayan sahipleri var. Ama böyle bir yer olduğundan da özellikle bayram, yılbaşı gibi tatil dönemlerinde ve yazın orada yer bulmak zor oluyor.
Bu nedenle geçtiğimiz yaz, Kavin'i İstanbul'un sıcağından kaçırmak için epey bir seyahat yaptık. Bu seyahatlerde Erni'yi de yanımızda götürdük. Örneğin Ankara'da Ayrancı Pet Friendly Veteriner Kliniğinin pansiyonunda kaldı bizim orada bulunduğumuz süre içerisinde.
İşte Erni'li seyahatlerimizden bir kare:
Ama tabii Erni'yle seyahate çıkmak iki çocukla seyahate çıkmak gibi bir durum oldu. Eşim mola verdiğimizde Erni'yi gezdirip, suyunu, mamasını veriyor ben de Kavin'in altını değiştiriyor ve emziriyordum. Sonra da tekrar yola koyulmaca :-)))
Yani diyeceğim o ki, köpeğiniz var diye seyahatleri ertelemenize gerek yok. Onun da yakınınızda olmasını istiyorsanız gideceğiniz yerde ona bir pansiyon ayarlayıp gittiğiniz yerde de sabah akşam yürüyüşlerine siz çıkarabilirsiniz.










Kocam Erni'ye karşı daha ilgili ve sevgi dolu!!!

Bakmayın siz benim öyle tatlı tatlı Erni'yi anlattığıma. İlk zamanlar eve geldik, tabii Erni'yi Kavin'in odasına ve tabii o zaman Kavin'in de yatmakta olduğu bizim odaya almıyoruz. Ama ben de hormonlarla birlikte titizlik ve steril ortam takıntısı tavan yapmış durumda. Bir taraftan "cool" anne geçinmeye çalışıyorum, yani işte yok efendim çocuğumu çok steril ortamda yetiştirmek istemiyorum, yok efendim böyle alışsın falan diyorum ama pratikte, Erni'nin en ufak bir hareketinde tüyü uçuştu diye az yaygara kopartmıyorum.
Ya da işte, Erni Kavin'e çok yaklaşmasın, evin arkasına gelmesin, salona da girmesin, eee hayvana hareket edecek yer kalmadı evde.
Bir ara kocama, sırf bana savundu diye, sen Erni'yi benden daha çok seviyorsun, o senin için daha önemli diye haykırdığımı da hatırlıyorum. Arada sırada hala böyle düşünmüyor değilim ama şimdi hormon düzeyimin de normale dönmesiyle kendime kızıyorum. Erni öyle tatlı ki, bizi o kadar çok benimsiyor ki, onu dışlamak, uzak tutmaya çalışmak ne kadar da yanlış. Onun şimdi bizimle olması müthiş. Kavin'in iki dişiyle kemirdiği ekmeğin yarısını onunla paylaştığını görmek, şimdiden paylaşmayı öğrendiğini görmek insanı çok mutlu ediyor.
Erni de dünyanın en obur köpeği olarak bu durumdan çok keyif alıyor, ve Kavin ne zaman mama yiyecek olsa mama sandalyesinin yanında bitiveriyor. E bizde göz hakkı diye oğluşa da yedirelim derken bizim oğlan oldu 40 kilo. Şimdi de light köpek maması arayışına girmiş bulunuyoruz.

ilk yazı

Kavin'imiz ve Erni'miz

Eveeet sonunda benim de bir blogum oldu. Hamile olduğumu öğrendiğim Ağustos 2011'den beri bu serüveni yazmak ve buradan paylaşmak istedim hatta birkaç denemem oldu ve yarım bıraktım ve tamamlayamadım. Sebebi de içimden geçenleri bir türlü olduğu gibi aktarabildiğime ikna olamamıştım. Belki yine aktaramayacağım ama mümkün olduğunca yazmaya çalışacağım.
Ben İstanbul'da yaşayan, çalışan bir anneyim ama şanslıyım çünkü evden çalışan bir eşim var ve kızım gününü babasıyla geçiriyor. Bu durum bende adrenalin yükselmesine sık sık sebep oluyor ama yine de hiç tanımadığım biriyle kızımı bırakıp gitmektense babasıyla olduğunu biliyorum. Gerekirse eşime kızıyorum, ona bol bol karışıyorum. Bir bakıcımız olsa aynı şekilde tavrımı gösteremezdim diye düşünüyorum.
Bakıcımız olmayışının en başlıca sebeplerinden biri de 4 ayaklı oğluşumuz Erni. Kendisi 2007'den beri bizimle, onu aldığımızda 2 haftalıktı. Kızımıza hamileyken, biran bile Erni'den ayrılmayı düşünmedik. Hatta çocuğumuzun Erni'yle oynamasını dört gözle bekledik.
Çevremizde pek çok insan, köpeği tutacak mısınız? Artık Erni'yi de birilerine verirsiniz, çocuk ve köpek aynı evde olmaz derken bizim tüylerimiz ürperiyordu. İnternetten ve çevredeki konuya hakim doktor ve veterinerlerle de konuştuktan sonra hiçbir sakınca olmadığını hatta çocuğun ruhsal gelişimi açısından evde evcil hayvan olmasının çok iyi olacağını öğrendikten sonra daha da mutlu bir şekilde beklemeye başladık.
Hamileyken, acaba Erni benim hamile olduğumu anlıyor mudur? Bebeğimiz geldiğinde Erni'nin hali tavrı nasıl olur diye çok kafa yormuşluğumuz vardır. Bizim Erni cüssesine bakmadan çocuklarla oyun oynamayı etrafında çocuklar olmasını çok sever, bu da bizi hep mutlu etmiştir.

Ve 26 Nisan 2012'de yani Kavin doğduktan 2 gün sonra biz eve geliriz ve Erni'yle Kavin ilk kez birbirlerini görürler. Şey yani, aslında Kavin durumun çok da farkında değildi :-))) Daha yeni gözlerini açıyordu yavrucak. Ama Erni eve gelenin bizim çocuğumuz olduğunu hemen kavramış ve hemen koruyucu görevini üstlenmeye başlamıştı.
İşte bu tablo da bu durumu çok güzel özetliyor...