Çok hızlı bir haftasonuydu bizimki. Cuma akşamı Ankara'ya vardık, ailece bir akşam yemeği, ertesi gün Tunalı'da bir yürüyüş ve kızımı da benim gezdiğim, büyüdüğüm yerlerde gezdirme turları sonrasında kısa bir Panora ziyareti ve oradan da ailece güzel bir akşam yemeği. Anneler günü sabahı güpgüzel bir kahvaltı ve dostlarla geçirilen bir öğlen ve akşam üzeri yola çıkış ve İstanbul'a dönüş.
Her ne kadar uçak yolculuklarına çıktığımızda, arabayla gitmek daha iyi, daha özgür oluyoruz diye düşünsek de Kavin büyüdükçe durumlar biraz değişiyor. Kavin arabaya bindikten 2 dakika sonra uyuyakalıyor, geçenlerde Cybex araba koltuğu aldık ve Kavin'in de çok hoşuna gitti. Ama uyandığında biz hala yoldaysak bir süre sonra canı sıkılıyor ve arabanın içinde oldukça yüksek bir desibelde ağlıyor. Aynı şey kendi arabasında yürüyüş yaparken de oluyor. Bu sefer ki seyahatte bizi Pocoyo'nun şarkısı ve benim ezberlediğim çocuk şarkıları kurtardı. Kavin ağlamaya başlar başlamaz ben de başlıyorum şarkı söylemeye. Zavallı kocacığım hiç sesini çıkarmadı ama Kavin'in ağlaması mı yoksa benim bu sesle şarkı söylemem mi daha zor geldi ona, bilemiyorum :-)))
Neyse dönelim asıl konumuza:

Ben türümün muhtemelen tek örneğiyim, aslında yok eşim de benim gibi. Biz İstanbul'da Ankara'yı özlüyoruz. Bir kere orada o samimiyeti özlüyoruz, arkadaşlarımızı, ailemizi, kalabalığımızı, evdeki şenlikli ortamı, gelenimizin gidenimizin eksik olmamasını, yürüyerek bir yerlere gidebilmeyi, insanların daha medeni oluşunu. İstanbul'da yaşayıp, Ankara'lı anneler neler yapıyormuş diye takip eden bir ben varımdır herhalde:-)))
İstanbul gerçekten çok güzel ama diyorlar ya, hayırsız sevgili gibi, insanı serseme çeviriyor, sizi kendisine aşık ediyor sonra da koşturuyor, yoruyor, bıktırıyor, küstürüyor ama sonra bir zaman geliyor hele de güneş kendini gösterince yok diyorsun, burası çok güzel bir şehir iyi ki buradayım ve aslında çok şanslıyım.
Bütün bu dalgalı hissiyatın bir nedeni de gerçekten İstanbul'da Ankara'daki gibi bir arkadaş ortamı bulamamış olmam, oradaki sıcaklığı burada bulamadım, çat kapı gidilen gelinen arkadaşlıkları özlüyorum. Bilmiyorum belki hatta inşallah zamanla burada da aynı ortamı yakalarız. Ben bunun yaşla ilgili olduğuna çok inanmayanlardanım. Ama bu arayışlara da anne olduktan sonra başladım, ailemin ve arkadaşlarımın kıymetini hep çok iyi bildim ama anne olunca daha da çok hissediyorum.
Ankara'da çok sevdiğimiz bir de Tarçın var biliyorsunuz. Tarçın inanılmaz hareketli ve oyuncu. Kavin'i görünce hem sevinçten çıldırıyor hem de Kavin onun bir oyuncağını alacak olursa hemen sinirleniyor. Kavin bu sefer onu epey bir kızdırdı diyebilirim. Ama yine de Tarçın biz gittikten sonra bir mahzunlaşmış, sessizleşmiş arkamızdan böyle bakakalmış :

Bir de eve geldiğimizdeki sevgi gösterisini görseler günün bütün stresini atarlar.
Bu muhteşem haftasonunu bizim için her detayına kadar düşünüp organize eden kocacığıma çok teşekkür ediyorum!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder