15 Temmuz 2013 Pazartesi

Bebekle Tatil tabii bir de Köpek'le :-)))


Kuşadası
Ohhhh sonunda bloguma, blogumun mis gibi tertemiz sayfalarına geri döndüm. Uzun zamandır yaşanan
olaylardan dolayı bişey yazmak içimden gelmedi. İçimden gelmeye başlayınca da, yaaa ülkede neler oluyor, kadın neler yazıyor baskısı görebilirim diye el atmadım bloga. Sonra Haziran ortası eşimle birlikte aniden İstanbul'dan kaçmaya karar verdik. Topladık bavulumuzu aldık minnoş kızımızı bir de köpeğimiz Erni'yi ve bastık gittik buralardan. 15 gün boyunca yazlıktaydık. Ne twitter açtık ne facebook. Televizyonun yakınından bile geçmedik, ne kadar az bilirsen o kadar mutlu olursun felsefesini uyguladık ve evet doğruymuş.
Gelgelelim tatilimize. Kavin'le ilk deniz tatilimizi Haziran başında Kuşadası'na giderek gerçekleştirdik. Toplam 4 gün kaldık ama denize giremedik çünkü hava soğuk olmamasına rağmen epeyce rüzgarlıydı ve deniz çok dalgalıydı. Ben havuzlardan hiç hoşlanmadığımdan havuza da girmedim ama eşim girmek istedi ve benim tüm karşı gelmelerime rağmen Kavin'i de soktu. Kavin'e üzerinde de tentesi olan şişme bir ada aldık. Biz büyük bir hevesle onu havuza soktuk, banyo yapmaya bayılıyor, suları şapırdatmayı çok seviyor kesin havuz/deniz çok hoşuna gidecek diye düşünürken bizim ki hiç hoşlanmadı bu işten. Zaten biz de birkaç günlüğüne oradaydık, çocuk temiz hava aldı, çocuk parkında bol bol oynadı, temiz havada güzel uyudu  diye düşünerek memnun ayrıldık otelden.
Sonrasında İstanbul'dan kaçmaya karar vermemiz Haziran ortasıydı. Pazartesi karar verip Çarşamba yola çıktık. Erni'de bizimle geldiğinden arabayla gittik. Tabii bu arada ben Pazartesi ve Salı çalışıyorum, izin öncesi olduğu için herşeyi halledip çıkıyım diye bir de ekstra yoruldum. Böylece çanta hazırlama işi Çarşamba sabahına kaldı. Ama geceden listemi yapmıştım. Sabah sadece pıt pıt pıt herşeyi alıp çantanın içine koydum. Ben artık bu işte usta oldum. Hangi oyuncağı almalıyız, hangisini boşuna taşımış oluruz, artık biliyorum. Herşey bir güzel paketlendi, hazırlandı ve biz çıktık yola.
Bursa'da iskender kebabımızı yedik.  Bursa'yı çok beğendim, yemyeşil, sakin, huzurlu bir şehir. Sonrasında yola devam ve Ayvalık'a ulaşınca market alışverişi ve eve 20 dakika mesafede olmanın rahatlığı geldi, ama hem Kavin hem de Erni artık arabadan bıkmıştı. Kavin araba seyahatlerimizde genellikle yolun büyük kısmında uyuyor ama sonlara doğru sıkılıp, epeyce bir mızmızlık yapıyor. Genellikle bu durumlar için ipad'den ona şarkılar dinletiyoruz, mesela Pokoyo'nun şarkısını 10 kez dinleyebiliyor, bazen de baby tv uygulamasından şarkılar dinletiyor ve izletiyorum ve tamamen sakinleştirmese de epeyce oyalıyor Kavin'i.




Yazlık
Erni de araba seyahatlerinde yemek yemeden yola çıkıyor, sadece su içiyor ve çok az ekmek. Eğer yemek yerse muhakkak araba tutuyor ve çok rahatsız oluyor. O yüzden eve ulaşır ulaşmaz mamasını yiyince bahçede koştu yuvarlandı ve çok mutlu oldu.
Ertesi sabah uyandığımızda mis gibi kuş cıvıltıları, yaz güneşi içimizi açtı, kahvaltımızı bahçemizdeki yaseminlerin kokusu eşliğinde yaptık. Kavin ilk kez bahçede oynayacaktı, ve bu işe bayıldı, çimlerde yuvarlandı, oyuncaklarını attı bahçenin içine orada oynadı, çiçeklere dokundu, bitkileri tanıdı, Erni'yle çimlerde oynadılar.
Yazlık
 Üstünü bir güzel kirletti ama olsun çok mutlu oldu.Tabii Kavin bahçede oynamaya başlamadan önce site bahçıvanına kene ihtimalini sordum ve bölgede keneye rastlanmadığını ve içimizin rahat olması gerektiğini söyledi. Ben Kavin'in bahçede oynamasına tatil boyunca müsaade ettim ama hergün kontrol ediyordum her ihtimale karşı.





Gelelim deniz konusuna, plaja gittiğimizde, kum oyuncaklarını ve kovasını yanımıza almıştık. Kavin bu işi çok sevdi, bıraksak saatlerce kumları kovaya doldurup geri boşaltmak suretiyle bu oyunu oynamayı sürdürecek canım kızım. Biz denize giderken her zaman kesinlikle akşam saatlerini tercih ettik, yani saat 16:30-18:30 arası gidiyorduk. Denizden çıkınca hava hala sıcak ancak gölgede durulduğunda yakmayan ya da çok az yakan bir güneş oluyor bu saatte. Şemsiyemizin altında oturuyorduk ve Kavin'de iki şezlongun arasında oynadığından gölgede kalıyordu ve şapkasını hiç çıkarmadık.

Yazlık
Tatile çıkmadan önce güneş kremleri konusunu eşim Almanca ben de İngilizce, Türkçe olarak detaylı bir şekilde araştırdık. Çoğunlukla uzmanlar, yüksek koruma faktörlü güneş kremlerinin de zararlı olduğunu, erken ergenlik'ten tutun başka problemlere yol açabileceğini söylüyorlar ve 30 koruma faktörün üzerinde krem kullanılmaması gerektiği söylüyorlar. Fakat gelgelelim, bebek ve çocuklar için olanların hepsi 50 faktör. Ben de bu durumda daha önce ürünlerini kullannıp memnun kaldığım Bioderma'nın güneş koruma kremini tercih ettim. Bu kremden çok memnun kaldım ve elimden geldiğince bilinçli kullanmaya gayret ettim. Daha açık söylemek gerekirse, Kavin'i plajda bulunduğumuz süre içerisinde gölgede tutup, denize sokarken kremliyor ve sonrasında da hemen yıkayıp kremden arındırıyor ve güneşte tutmuyordum ve bütün günü gölgede geçiriyorduk.
Denizde Kavin ilk başlarda çok ağladı ama sonrasında alıştı ve eğlenmeye başladı. Her ne kadar çıkmakta olan yeni dişler yüzünden 1-2 gün ateşli geçse de (ki deneyimli annelere göre bu adettenmiş :-))) genel olarak şükürler olsun ki güzel bir tatil geçirdik, hepimiz dinlendik ve en önemlisi yavaştan İstanbul'u özlemeye başlamış olarak döndük.
Bebek ya da küçük çocuklarıyla tatile gidecekler için otel yazlık ev kıyaslaması;
Yazlık evde;
Herşeyi kendiniz pişiriyorsunuz.
Yoğurdunuzu da yapmaya devam edebiliyorsunuz.
Çocuğun dikkatini dağıtan birşey olmadan normal rutininizi sürdürebiliyorsunuz.
Her dakika yanınızda bebek bakım çantası ile dolaşmanız gerekmiyor.
Çamaşırlarınızı sıklıkla yıkayabiliyorsunuz.

Otel olunca;
Yemek pişirmiyor, etrafı toparlamıyor, sadece çocuğunuzla oynuyor, uyuyor, denize gidiyor, duş alıp, yemek yiyip aynı rutini tekrarlıyorsunuz ve aslında evdeki kadar yorulmuyorsunuz. Oteller akşam müzik çalan ve sesli ortamlar olduğu için akşam 20:00-20:30 civarında uyuyan çocuğunuz varsa hatta biraz daha geç bile olsa, sizin de o saatten itibaren odada olmanız gerekiyor, odanızın balkonunda fazla ses çıkarmadan kısık bir ses tonuyla eşinizle sohbet ederek günü tamamlıyorsunuz.
Bu noktada yazlık evin bir avantajı devreye giriyor, o da çocuğunuzu odasında uyutup, siz bahçede oturabilir, televizyon izleyebilir, arkadaşlarınızla sohbet edebilirsiniz.

Ben bu kıyaslamadan sonra her ne kadar daha yorucu olsa da çocukla yazlık evin daha konforlu olduğunu düşünüyorum. Öncelikle beslenme konusu çok önemli olduğundan ve biz prensip olarak hazır gıda vermeyi tercih etmediğimizden işin bu kısmı bizim için çok önemli. Saydığım diğer konularda da bana göre yazlık daha ağır bastı. Gelgelelim, otel tatilinde bir yardımcınız olduğu takdirde, otel tatilinin insanı ne kadar dinlendirdiğini da tabii ki tartışmam. Ben bu kıyaslamayı, anne+baba+çocuk, tatilleri için yaptım.
Yazlıkta 2 hafta boyunca Kavin'le bu şekilde alışverişe, denize ve gezmelere gittik :-)))
Blogumda uzun bir aradan sonra yazmış olmanın mutluluğuyla, herkese güzel, musmutlu, reprenkli, mis çiçek kokulu bir yaz dilerim ve yine herkesin Ramazan ayını sağlık ve huzurla geçirmesini dilerim :-)))

















1 yorum: