O kadar çok fikir değiştirdik ki, aslında hayalimizde bir sahil kasabası var, hatta bir ara Ayvalık'taki yazlığımızda bir kış geçirip, bir deneyelim bu işi dedik. Hem Erni'de çok mutlu olur, özgür olur, koşar, oynar denize girer ki yüzmeye bayılır. Ama sonra bütün kış Kavin bizden başkasını görmeyecek, e bir de tabii ya ateşlenirse, ne yaparız kış günü kimseler de olmaz falan diye uzaklaştık o fikirden.
Sonra dedik ki biz Ankara'ya gidelim, herkesi tanıyoruz, annenanne, dede oradalar. Hayat daha kolay İstanbul'dakinden falan filan, ama sonra ı-ıh yok dedik, şimdi burda bir düzenimiz var.
Benim çalıştığım üniversite Sarıyer-Rumeli Feneri tarafında, tertemiz bir havası var, hem işimle evim yakın olur acaba oraya mı taşınsak dedik, gittik evleri gezdik ama sonra baktik ki ı-ıh orada da yapamayız. Biz şehir insanlarıyız, ben hergün genellikle metroyu kullanıyorum, işten çıkıp metroya gidiyorum sonra Gayrettepe'ye gelince ohhh diyorum dünya varmış eve geldim.
Evimizin hemen yanı park, evden parkı görüyoruz, birçok yere yürüyerek gidebilme imkanımız var.
Zaten biz genellikle arabayla trafik çilesi bir de otopark çilesi çekmek yerine toplu ulaşımı tercih eden bir aileyiz, en sık gittiğimiz yerler metroyla 1 durak bilemedin 2.
Hamilelik sonrası o aşırı hassasiyet şimdi daha normal düzeylere geldi, çocuk oldu diye inzivaya çekilelim temiz hava olsun dağlarda bayırlarda yaşayalım psikolojisi düzeldi. Ama eminim bunu birçoğumuz yaşıyoruz İstanbul'da...
Aslında bu önemli kararı uygulamış birilerinin deneyimlerini de duymak istemiyor değilim...