23 Aralık 2013 Pazartesi

Canım Kardeşimmm



Canım Kardeşim
TRT'de Çocuk'ta yayınlanan Canım Kardeşim Kavin'in açık ara en sevdiği çizgi film. Canım Kardeşim'de iki kız kardeş Mine ile Müge henüz bebek olan kardeşleri Mete anneleri Lale sakar ve çocuklarla oynamayı çok seven babaları Galip ve kedileri Mıncır'ın maceraları anlatılıyor. İtiraf ediyorum Canım Kardeşim'i kocam ve ben de severek izliyoruz.
Hatta kardeş yapsak mı diye düşünenleri gaza getirir bu çizgi film çünkü birbiriyle iyi anlaşan, oynamayı seven ve küçük kardeşleriyle ilgilenen annelerine de yardım eden iki şirin kız kardeş var bu çizgi filmde:-)))


 Kavin'e günde yarımşar saatten iki defa yani toplamda bir saat tv izletiyoruz. Yarım saat sabah yarım saat de akşam üzeri yemek hazırlanırken. Digiturk plus paketinde olduğumuzdan kayıt yapabildiğimiz için belli çizgi filmleri kaydedip hergün aynı saatlerde izlemesi için açıyoruz. Bu çizgi filmler şunlar:
Canım Kardeşim
Arı Maya
Pepee
Pocoyo
Caillou
Kaydetmenin iyi tarafı reklamları geçebilme imkanı vermesi. Kavin'in reklam izlemesini mümkün olduğunca engellemeye çalışıyoruz, hele de o abur cuburlar falan filan aman aman...
İşte bizim evde televizyonun kapladığı alan bu kadar. Akşam üzerleri aslında televizyon 30 dakikalığına bakıcılık yapıyor desem yalan olmaz. Bu arada bana düşen de Jamie Oliver hesabı yarım saatte yemek pişirip sofra hazırlamak. Bu kısa zamanda yemek yap-sofra kur- becerimin oldukça geliştiğini de itiraf etmeliyim.

19 Aralık 2013 Perşembe

Tethys Eğitici Oyun Kartları

Ben blogumu hem kendim keyif aldığımdan hem de bildiklerimi, deneyimlediklerimi paylaşmak açısından tutuyorum. İşte bugün ki yazım da yine bir paylaşım. Memnun kaldığım bir oyun ve gelişim aracı olan Tethys eğitici oyun kartlarını anlatmak istiyorum.
Tethys oyun kartları bizim hayatımıza yine tabii ki Aslıcığım sayesinde girdi. Her annenin yakınında biraz daha kıdemli bir anne arkadaşı olmalı diye düşünüyorum. Biraz daha kıdemli diyorum çünkü çok kıdemli olanlar sizi ilgilendiren yaş grubunda ne yapılır ne edilir unutmuş olabiliyorlar ya da yenilikleri bilmeyebiliyorlar. Biraz daha kıdemli bir anne olduğunda çok güzel bir bilgi aktarımı oluyor. Ben bu konuda Aslı gibi bir arkadaşa sahip olduğum için çok mutluyum.
Aslıcığım Kavin'in 1.doğumgünü hediyesi olarak Tethys Araç Kartlarını hediye etmişti, bir nevi puzzle'a benzeyen bu kartlarla çeşitli araçların yani araba, motorsiklet, vs isimleri öğreniliyor, renkler öğreniliyor hem de araçlar kartın üzerinden çıkarılıp takılabildiği için şekillerin eşleştirilmesi öğreniliyor.
Kavin ilk aylarda epeyce bir oynadı bu kartlarla ama sadece farklı geldiği için oynadı, bir süre yanyana diziyor sonra tekrar toplayıp kutusuna koyuyordu. Sonra bir gün bir baktım kartların başına oturmuş resmen keşfediyor. Sonra ben de ona katıldım ve beraber oynamaya başladık "nerede denizaltı, hangisi otobüs, bisiklet" derken Kavin bu işten çok keyif almaya başladı. Bir kutu kart Kavin'i en az 1 saat bazen daha da fazla oyalıyor dahası eğlendiriyordu. O kartlarla epeyce bir süre oynadık, Kavin artık hepsini ezberledi, kartların bazıları harap vaziyette ama ben akşam işten geliyorum Kavin elimden tutuyor doğruca odasına gidiyoruz ve tethys aşağı tethys yukarı.
Ne yalan söyliyim ilk gördüğümde bu kadar ilgisini çekebileceğini asla düşünmemiştim. Artık araç kartlarını ezberlediğine göre eğitici kartların diğerlerini de almanın vakti geldi diye düşünüp http://www.tethystore.com/ a girdim ve harf kartları, ikili tamamlama kartları ve diğer eğitici kartları da aldım. Bizim evde tetiiiiz diye bilinen bu kartlar kesinlikle Kavin'in en favori oyunu, ikinci sırada puzzle'lar geliyor sonrasında da yeni yeni ilgi duymaya başladığı bebekler ve mutfağı.
Çocukların oyun oynaması başlı başına çok güzel birşey, anne baba olarak hepimiz çok memnun oluyoruz, hele de yaşadığımız çağda onları ipad'den, iphone'dan uzak tutmaya çalışmak hatta televizyonu bile minimum seviyeye indirmek gibi bir çaba içindeyken ne bulsam da cezbetsem, dikkatini başka birşeye vermesini sağlasam dediğimiz bir dönemde bu eğitici kartlar imdadımıza yetişiyor. Dahası çocuğunuz eğlenirken pek çok beceri kazanıyor, ayrıca örneğin bizde-ki bu eminim her çocuk için geçerlidir-bizim de oyuna dahil olmamız Kavin'i çok mutlu ediyor. Kartlar çok yer tutmadığından gittiğiniz yerlere de götürülebiliyor, evet dağılıyor ama işte bu da dağınıklığın toplanmasını öğretmek için bir fırsat.



18 Aralık 2013 Çarşamba

Anne Baba Olmak Böyle Birşey

Bilmiyorum belki de bu Coca Cola reklamını blogumda paylaşmakla doğru birşey yapmıyorumdur, ama canım arkadaşım Aslıcığımın bana gönderdiği bu videoyu birkaç defa çok mutlu olarak izlediğimden burada paylaşmak istediğime karar verdim.
Oyuncular farklı ama herşey aynı, yaptıkları her yaramazlığa rağmen minik yavrularımız bizi hep güldürebiliyorlar çok şükür!!!

Buyrun izleyin siz de çok beğeneceksiniz eminim:


16 Aralık 2013 Pazartesi

İBS Anne Bebek Çocuk Fuarı İzlenimlerim

İBS Anne Bebek Çocuk Fuarını ilk Kavin'e hamile olduğum dönemde duymuştum ama gitmeyi düşünmemiştim. Geçen yıl da sanırım çok ilgimi çekmedi ama bu sene İstanbul Kongre Merkezi'nde olduğundan bir de websitelerini inceleyince gitmeye karar verdim. Cumartesi günü ailece gittik fuara. Orada bulunduğumuz ilk saat içerisinde Kavin uyuyordu, uyandıktan sonra da onun keyif alacağı bölümleri gezdik. Şirinlerin gösterisi vardı ama henüz bize hitap etmediğinden çok ilgilenemedik, Kavin'in en çok ilgisini çeken yer Imaginarium oldu. Onlar fuarda satış yapmıyorlardı, sadece ürünleriyle birlikte tanıtım yaptıkları bir stand açmışlardı ki bunu da çok takdir ettim.
Anne bebek çocuk dendiğinde aklınıza gelebilecek birçok ürünü ya da hizmeti inceleme imkanı olan bir fuardı. Bazı standlarda çocuklar için aktiviteler de vardı, örneğin Hürriyet Aile'nin standında origami yapmak-daha doğrusu yapılışını izlemek Kavin'in ilgisini çekti.
Kinder standında Şirinlerle fotoğraf çektirme imkanı vardı ve tabii değerlendirdik, benim Şirinem, Şirinlerin Şirinesi ile birlikte poz verdi ve çok hoş bir fotoğraf oldu, gelir gelmez odamıza astık.
Anneysen.com'da Yılın En İyi Annesi seçilen 15000000 kişiden biri de ben olarak fotoğrafım çekiildi, o fotoğrafımı paylaşmalı mıyım bilmiyorum, çok komik çıkmışım ama hadi neyse paylaşıyım :-)))
Anneysen.com'un birbirinden ilgi çekici etkinlikleri vardı, ne yazık ki fuara gidene kadar bu etkinliklerden haberim yoktu ve sadece Blogger Anneler Paneli'ne kısacık katılma imkanı buldum. Çok az dinleyici vardı ve ses düzeni pek iyi değildi konuşulanları duymakta biraz zorlandım ve katılımın azlığından olsa gerek, pek ilgi çekici değildi. İşte bu noktada fuar alanı ile ilgili bir eleştiri yapmak istiyorum; bu panelin de yapıldığı seminer alanına ulaşmam çok zor oldu. Yeteri kadar yönlendirme yoktu ve benim sorduğum birkaç fuar görevlisi de seminer alanı konusunda bana yardımcı olamadı. Bir daha ki fuarda buna dikkat edilmesi iyi olur diye düşünüyorum.
Bunun haricinde fuarı organize edenleri ve katılan firmaların çoğunluğunu kutluyorum çünkü;
-Kesinlikle abur cubur gıda standı ya da ikramı yoktu.
-Birçok bilinen firma fuar standında satış yapmıyor tanıtım amaçlı bulunuyordu.
-Varlığını bilmediğimiz fakat ilgimizi çeken ürünler ya da hizmetler keşfettik.
-Kalabalık eşit şekilde dağılmıştı ve içeride rahatlıkla gezebildik.
Benim için fuarı güzel bir yanı da Adım Adım standında sevgili Kübra Hanım'la (http://adimadimbebegim.blogspot.com ) yüzyüze tanışma imkanı bulmuş olmaktı tahmin ettiğim gibi gözlerinin içi gülen çok pozitif ve çok şeker bir insan buradan da sevgilerimi iletiyorum.
Biz çıkmak üzereyken Blogcu Anne kitaplarını imzalamak üzere Hürriyet Aile standına gidiyordu. Blogcuanne benim hamileliğim süresince çok ilgiyle takip ettiğim, yazılarından hem çok keyif aldığım hem de çok şey öğrendiğim, resmen beni doğuma hazırlayan, soru işaretlerimi gideren, zaten keyifli bir durum olan hamileliği daha da keyifli kılan tek blogger'dır. Karnım burnumdayken nefesim tıkanaraktan blogcuannenin yazılarını sesli bir biçimde eşime okuduğumu ve kahkahalar attığımızı bilirim. Halen de takip ediyorum. Aynı zamanda takip edenler bilirler Annelik Her Zaman Toz Pembe Değil diye bir kitabı çıktı geçtiğimiz yıl ve bir dönem çeşitli kitapçılarda raftaki kitaplarından birini imzalayıp okurlarına sürprizler yapıyordu. O sürpriz imzalı kitaplardan Astoria'da imzaladığı kitabı ben almıştım, o nedenle Cumartesi günü tekrar kitap imzalatmadım ama yakından görme olanağı buldum ve tahmin ettiğim gibi çok samimi çok şekerdi.
İşte böylelikle keyifli bir Cumartesi günü geçirmiş olduk.







10 Aralık 2013 Salı

Doğum izninden döndükten sonrası: Zamanın Hızı

Geçen sene bugün yani 10 Aralık'ta doğum izninden döndüğüm gündü. Takip edenler daha önceki yazılarımdan bilirler, ben doğum iznimin üstüne bir miktar da ücretsiz izin kullandım ve Kavin 9 aylıkken işe döndüm. Aslında 1 yaşına kadar beklemek istiyordum ama biliyordum ki, ben kesin, Kavin 1 yaşına geldiğinde de hiç olmazsa yürüsün 18 aylık falan olsun öyle döneyim işe derdim ve bu süreç uzardı da uzardı...İşte bu huyumu bildiğimden yok dedim kendi kendime, "bu süreci ne kadar uzatırsam o kadar zor gelecek bana". Ben hiçbir zaman çalışmamayı düşünmedim, her ne kadar günlük yaşamda sık sık şikayet edip dursam da ben aslında çalışmayı, sabah erkenden kalkmayı, giyinmeyi süslenmeyi ve işe gelmeyi seviyorum. Hele de anne olduktan sonra bence insanın işi kendine ayırdığı zaman oluyor. Gel gelelim doğum izni yani size çocuğunuzla geçirmeniz için "bir başka güç tarafından tanımlanan sınırlı bir süre söz konusu olunca işte orada bir mutsuzluk başlıyor. İş'te de en çok bunaltan şey bu değil mi insanı. Çalışma saatlerini kendimiz belirleyeceğimiz bir işi istemez miyiz hepimiz? İş'in insanı bunaltan tarafı da bu sınırlamalar, özgürlüğü kısıtlıyor olması değil mi zaten?
Ben kendimi çok iyi tanıdığım için bu süreyi uzatmanın bu işi daha da zorlaştıracağından %100 emin olarak tamam dedim artık işe dönmek zorundasın.
Amaaaa durun 1 dakika, bunu kendime dedim ama bir taraftan da ne fırtınalar kopuyor bende. Tabii bakıyorum internette onca girişimci anne, instagram'da, twitter'da, bloglarda, kendi keyif aldıkları bir iş yapıyorlar, bir yandan da blog yazıyorlar, birbirleriyle buluşuyorlar, 3 ay tatildeler, hıh dedim, işte ben de böyle birşeyler yapmalıyım. Tamam şimdi işe döneyim ama bir iş fikri düşünmeliyim, kendim bir iş yapıp istediğim kadar çocuğumla olabileyim, stresli olmasın, evden de yapabileyim, önce ufak ufak başlarım baktım bu işte gelecek var, istifa eder ve o işi yaparım.
İşe dönmeden önceki haftasonu nasıl stresliydim hiç unutmuyorum, eşime, anneme listeler yapıyorum, sürekli ağlamaklıyım, hatta direk ağlıyorum, işteki insanları düşündükçe öcü gibi geliyorlar :-))) Gelgelelim o gün gelip çatıyor, bir Pazartesi sabahı kalkıp geliyorum işe, herkes neşeyle karşılıyor, hoşgeldin, özlettin, hani resimler, dur daha ilk günün hemen işlere girişme, bir kahve içelim, öğlen bizimle ye, hayır bizimle ye...Sonra bir baktım "amanın uzun zamandır ilk defa pek bir şımartılıyorum", mecburen evden çıkmışım ama pek keyifli bir gün olmuş. O gün çıkınca işten "oooohhh çok şükür korktuğum gibi olmadı" dediğimi hatırlıyorum. Salı günü işe geldiğimde işte asıl iş başlamıştı ama yine mutsuz hissetmedim. hatta evdeki yorgunluktan sonra aslında ben işte hiç yorulmuyormuşum ya diye geçirdim aklımdan. Anne olduktan sonra çalışıyor olmamın en kötü tarafı benim için sabahları evden çıkarken ki o duygu oluyor, biraz daha kalabilsem evde, hani 1-2 saatcik daha evde olsam diye düşünüyor ya insan, işte o...Sonra da şükrediyorum Allah'a ve çenemi ve aklımdan geçenleri kapatıp düşüyorum yollara...Artık haftasonları, bayramlar, resmi tatiller başka anlam kazanıyor, iple çekiliyor, kar yağsın diye tıpkı öğrenciyken olduğu gibi dua ediyorum :-)))
Bir iş fikri bulup evden çalışmalıyım düşüncesi yavaş yavaş uzaklaşıyor benden, başka düşünceler geliyor, mesela çalıştığım üniversiteye yakın bir yere taşınmak- eşim de bunun iyi olacağını söyledi birkaç defa hem de havası temiz olan bir yer olduğundan, sonra bu düşünce de hızla uzaklaşıyor, görüntüye Ankara giriyor sonra, "hıh biz bunu yapmalıyız Ankara'ya taşınmalıyız" diyorum, iki iş bakıp sıkılıyorum, anlayacağınız kamera değişik kareler yakalıyor ama hiçbirine odaklanmıyor henüz :-))) Şu bir gerçek ki, çocuktan sonra çalışan annede bir kurtlanma, bir gün işi sevip bir gün sevmeme, hergün yeni kararlar alıp sonra vazgeçme durumları oluyor ama doğum izni bitip işe döndüğünüzde hayatınız alt üst falan olmuyor, bebeğiniz sizden uzaklaşmıyor, tam tersi akşam siz eve geldiğinizde sevinç çığlıkları atarak, dans ederek ya da kollarını açıp size koşarak karşılıyor...İşte bugün tam bir sene oldu ve ben yine kafamdaki tilkilere ve karar verip vazgeçtiğim milyonlarca düşünceye aldırmadan diyorum ki "Şükürler olsun".
Doğum izni bitmek üzereyken bunu okuyan biriyseniz eğer, bilin ki bebeğinizin sizin hayatınızda yaptığı en büyük değişikliklerden biri- ki bunu işe döner dönmez farkedeceksiniz- siz artık eskiden canınızı sıkan, sizi sinirlendiren insanlara bile bakış açısı değişmiş, onları hiç takmayan hatta neredeyse onları görüş alanınızdan çıkarmış daha sevecen, pozitif ve naif bir insana dönüşmüşsünüz:-)))
Doğum sonrası işe dönüşteki bu süreçte, anne olduktan sonra kendimizdeki değişiklikleri keşfetmek ve yaşamak da çok anlamlı, bunun tadını çıkarmanızı dilerim.

6 Aralık 2013 Cuma

En Yaygın Beş Anne Modeli: Ben hangisiyim acaba?

Annelik psikolojisi ile ilgili birkaç dergi karıştırırken bu yazıya denk geldim "Beş Anne Modeli". Eşim bazı durumlarda bana kızıyor, yahu bizim annelerimiz bizi kitap okuyarak mı büyüttü ne var bunları okuyacak diye. Hak vermiyor değilim, ben de onun gibi düşünüyorum. Ama dikkat etmemiz gereken birşey var ki o da, zaman değişiyor. Benim annem ev hanımıydı örneğin, yani sürekli beraberdik, biz sokakta arkadaşlarımızla oynayabilen bir nesildik, komşularımız vardı, bütün mahalle birbirini tanırdı. İnternet diye birşey yoktu, dolayısıyla bilgisayarla işimiz yoktu, yeni yeni amigalar falan vardı benim dönemimde, kuzenlerim (benden 10-15 yaş büyük olanlar) commodore, amiga alıp oyun oynuyorlardı sadece ve televizyonda önce 1 kanal vardı sonra 1-2 tane daha açıldı. Evimize ilk cep telefonu ben üniversite 1. sınıftayken girdi. Benim ilk cep telefonum üniversite 2.sınıftayken alındı. Evet şimdi bezler var, bez yıkayıp kaynatmıyoruz ama yaşadığımız dünya çok daha karmaşık, eskiden herkesin bir konfor alanı vardı şimdi konfor alanı sadece evimiz gibi birşey oldu neredeyse. Durum böyle olunca ben de okumak, öğrenmek, deneyimleri paylaşmak istiyorum. Sonra yine içimden geleni yani bana göre en doğru olduğunu hissettiğim şeyi yapıyorum ama yeri geliyor okuduğum ya da duyduğum bir tavsiyeyi deniyor ve sonuçtan çok memnun oluyorum.
Örneğin çalışan bir anne olarak başlarda eve geldikten sonra gece yatana kadar kızımla yapışık gibi geziyordum ve bunun gerektiğini onun buna ihtiyacı olacağını düşünüyordum ama yemek yapamamak, yarım saatte olsa kendime zaman ayıramamak da beni strese sokuyordu, sonra okuyup araştırarak uzun zaman geçirmek değil de kaliteli zaman geçirmek hedefini benimseyince yaşam kalitemiz inanılmaz değişti.
Yani okumaktan zarar gelmez diyorum ve işte beş anne modelini aşağıda yazıyorum. İlginç bilgiler içeriyor çünkü aslında hiç olmak istemeyeceğiniz bir anne modelinin çocuğu çok paylaşımcı ve yardımsever olabiliyor.
Ben hangisi olduğumu henüz bilmiyorum ama eksiksiz anne olabilmeyi umuyorum :-)))

Mükemmeliyetçi Anne

Bu aşırı kontrolcü, kaygılı ve ürkek bir anne modelidir ve aynı zamanda görünüme de çok önem verir. Poulter'a göre; bu annenin çocukları kendilerinden hoşnut olmayan, yetersiz hisseden ve duygusal boşluk yaşayan çocuklardır.

Mükemmeliyetçi annenin çocukları:
Güçlü tarafları: İlişkilerde sadakata önem veren sorumluluk sahibi ve güvenilir kişiler olurlar. Temel karakter özellikleri olarak çalışkanlık ve tutarlılıkları göze çarpar.

Duygusal miras: Başkalarının fikirlerinin kendilerininkinden daha önemli olduğunu düşünürler. Genellikle herkesin onları izlediği ve yargıladığı hissine kapılırlar.

Sağı Solu Belirsiz Anne

Endişeli, sinirli, aşırı duygusal ve duygularının altında ezilmiş olduğundan ebeveynlik modeli tamamen moduna göre değişen anne modelidir. Bu 5 anne modeli arasında en karmaşık olanıdır. Bu anne, kendi kafasında duygularından ve ilişkilerinden yola çıkarak sorunlar, meseleler ve krizler yaratır ve bunları çocuklarına da geçirir.

Sağı Solu Belirsiz Annenin Çocukları…
Güçlü tarafları: Mükemmel insan ilişkileri olur ve empati becerileri çok gelişmiştir. Genellikle müthiş motive edici olurlar, aile ve arkadaşlarına duygusal anlamda çok destek olurlar.

Duygusal miras: Başka insanların sıkıntılarına ve sorunlarına yardımcı olması duygusu bu annenin çocuklarının içine işler ve sinir, kaygı, depresyon gibi durumların altında ezilebilirler. Başka insanları anlama ve durumları çözümlemeyi çok erken yaşta öğrenir ve başkalarının güçlü duygularını yönetebilirler.

En Yakın Arkadaş Anne Modeli

Sınır koyma sorumluluğundan kaçmak için çocuklarına yaşıtı gibi davranmaktan hoşlanır. Bu anne modeli, annelik duygusunu benimserse hayatının kararacağını düşündüğünden o rolü benimsemekten kaçınır. Onun yerine çocuk da anne de sanki sırdaş ya da en yakın arkadaş rollerine bürünürler ki işte bu da çocuğu annesiz bırakan bir durumdur. Poulter'a göre böyle bir durumda annenin duygusal ihtiyaçları o kadar çoktur ki bunları çocuğunun doldurmasını beklemek durumundadır.

En Yakın Arkadaş Annenin Çocukları…
Güçlü tarafları: Anne babalarla çocuklar ve iş arkadaşları ile aileler arasındaki sınırların önemini çok iyi kavrarlar. Anneleri yokmuş gibi hissettiklerinden, genellikle liderlik rolü onlara kalır ve daima sorumluluk sahibi bir yetişkin gibi davranmak durumunda hissederler.

Duygusal miras: Reddedilme korkusu ile duygusal olarak ihmal edilmiş hissederler.  İlişkilerde alıngan ve gücenen taraf olurlar sevilmedikleri ve takdir edilmedikleri hissine kapılırlar.

Önce Ben'ci Anne

En yaygın anne modellerinden biridir. Bu anneler çocuklarını ayrı birer birey olarak görmeyi başaramadıklarından güvensiz ve bencil olurlar.Annenin pohpohlanması gerektiğini düşünürler çünkü muhtemelen kendileri de öyle yetişmiştir.

Önce Ben'ci Annenin Çocukları…
Güçlü tarafları: Başkalarının yardımına koşmakta üstlerine yoktur, her türlü ilişkide güçlü sezgileri olan ve anlayışlı kişilerdir. Sadık ve yardım etmeyi seven kişiler olurlar. Başkalarının ihtiyaçlarını görebilen ve yardım etmekten kaçınmayan kişilerdir.

Duygusal miras: Kendi karar verme becerilerini sorgularlar. Kendi hislerine güvenmekte zorluk çekerler çünkü annelerinin görüşü onlara göre daha önemli ve güçlüdür.

Eksiksiz Anne

Poulter' bu ideal anne modelinin %10 oranında görüldüğünü belirtiyor. Eksiksiz anne diğer 4 anne modelinin en iyi taraflarını içinde barındıran bir anne modeli. Duygusal olarak dengeli ve çocuklarını ayrı birer birey olarak görebilen ve kendi bağımsızlıklarını elde etmelerine yardımcı olan bu anne modeli de yüzde yüz mükemmel değil ancak duygusal durumu ve evin dışındaki sorumluluğu ne olursa olsun, anneliği benimsemiştir.

Eksiksiz Annenin Çocukları…
Güçlü tarafları: Sevildiklerini ve anlaşıldıklarını bildiklerinden risk alabilir, değişime ayak uydurabilir ve reddedilme korkusu duymaksızın yeni ilişkilere başlayabilirler.

Duygusal miras: Aile bireyleri, iş arkadaşları ve diğer insanların da kendi görüşleri olabileceğini kabul edip saygı duyarlar. Bağımsız bir birey olma yolunda karşılarına çıkan engelleri  kendi başlarına aşabilirler ve anneleri tarafından kapana kıstırılmış gibi hissetmezler.

"Beş Anne Modeli açıklamaları Pschology Today dergisinden alıntıdır."

5 Aralık 2013 Perşembe

Evde Köpek Beslemenin Çocuklara Ne Gibi Yararları Vardır

Çocuklar bir köpeğin bakımını üstlenmek istediklerinde, anne babalar genellikle karşı çıkarlar ve çocuklarını caydırmaya çalışırlar çünkü pek çoğu köpeklerin pis, kokulu ve çok zaman alan ve de masraflı olduklarını düşünürler. Ama çocuklarınızın bu isteğine karşı çıkmadan önce köpek sahibi olmanın olumsuzluklarından çok olumlu tarafları olabileceğini de göz önünde bulundurun. Köpek beslemenin çocukların ruhsal gelişimleri açısından çok faydalı olduğuna dair yüzlerce araştırma var. O yüzden bu konuda kesin yargıda bulunmadan önce, bu araştırmaların bulgularına kısa bir göz atalım.

Köpek sahibi olmak çocuklarınıza sorumluluk duygusunu öğretir.
Bu bulgularda en öne çıkanı şüphesiz ki çocukların evdeki köpeğin bakımıyla ilgili belli konularda iş paylaşımı yapmaları onlara sorumluluk duygusunu aşılamaktadır. Köpeği beslemek, yıkamak, onunla yürüyüş yapmak hatta onunla oynamak bile başka şeyleri kendi ihtiyaçlarının önüne alabilmeleri açısından çok faydalıdır. Bu saydıklarımı yapabiliyor olmak çocukların aynı zamanda hem kendilerini iyi hissetmelerini sağlayacak hem de bunları kendi başlarına becerebildiklerini görmek onların özgüvenlerini de artıracaktır.
Köpek sahibi olmak çocukların ruhsal gelişimi açısından da çok faydalıdır.
Çocukların ruhsal gelişimine ve sağlığına katkıda bulunan pek çok şey vardır fakat köpek sahibi olmak hemen hemen tamamının önüne geçer. Köpek sahibi çocuklarınözgüven ve öz saygıları daha yüksek olur. Aynı zamanda daha az yalnızlıkl çekerler ve başkalarına karşı empati ve sabır gösterme konusunda daha başarılı olurlar.
Köpek sahibi olmak çocuklara hayvanları takdir etmeyi öğretir. 
Bu gezegende milyonlarca farklı canlı çeşidiyle birlikte yaşıyoruz. Köpek sahibi olmak ve onun bakımını üstleniyor olmak çocuklara köpekler ve biz insanlar arasındaki farklılıkları öğretir. Bu farklılıkları birinci elden deneyimlemek çocukların  hayvanların yaşamımıza kattığı değeri ve hayvanlara da saygı duymak ve onları takdir etmek gerektiğini öğrenmelerini sağlar. 
Köpek sahibi olmak çocukların öğrenme becerilerini geliştirir.
Çocuklar sebep-sonuç ilişkisi kurarak köpeğin bakımı ve oyunlar sırasında pek çok şeyi hızlı biçimde öğrenebilir ve uygulayabilir. Aslında önemsiz gibi görünse de pek çok çocuk köpeklerine kitap okumaktan hem keyif alır hem de köpeklerinin yanında kendilerini güvende ve rahat hissettiklerinden onlara şarkılar söyleyebilirler, bunun da öz güveni artırdığı bilinmektedir.Yes, it's true.  
Köpek sahibi olmak çocukların fiziksel sağlığı açısından da faydalıdır.
Sadece köpek değil evcil hayvan sahibi olmanın insan sağlığı üzerinde çok olumlu etkileri oldupuna dair pek çok araştırma sonucu bulunmaktadır. Bunlardan en ilginci, doğduklarından beri evcil hayvanla büyüyen çocuklardaki kedi/köpek alerjisi riski yetişkinlere oranla çok daha düşüktür. Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi bulgularına göre, evcil hayvan sahiplerinin tansiyonları normal seyretmektedir ve daha az stresli, daha az kolesterol sorunu yaşayan ve daha sık egzersiz yapan kişiler olduğu görülmektedir. 
Bunları düşündükten sonra daha olumlu bakmaya başlarsanız bir de şu aşağıdaki noktaları çok iyi düşünün:
Kaynaklar:
"Pets and Children," American Academy of Child & Adolescent Psychiatry
Jennifer Warner, "Pets May Reduce Children's Allergy Risk," WebMD.com